Tekirdağ Marmara Ereğlisi gerek coğrafi konumu, gerekse Perinthos adında bulunan -nt- çift sessiz harfi dolayısıyla burada koloni kurulmazdan önce de yerleşimlerin olabileceği olasılığını ortaya koymaktadır.Perinthos ‘a çok yakın iki tarih öncesi yerleşmesinde, Kamaradere ve Toptepe Höyüğünde İ.Ö.4300 yıllarına tarihlenen buluntular bulunması bu savı arkeolojik olarak belgelemektedir.
Antik çağlardaki ismi ile Perinthos’un adının kökeni ve tarihi hakkında çeşitli tartışmalar vardır. Tarihçi Heredot Perinthos’un adının kökeni ve tarihi hakkında tartışmalar vardır. Tarihçi Heredot Perinthos’un bir Trak kalesi olduğundan ve Perinthosluların saldırılarda özgürlüklerini yiğitçe savunduklarından bahseder.
Antik kaynaklar ve Arkeolojik belgelerden edinilen bilgilere göre İ.Ö.600 yıllarında Samoslu kolonistlerce kurulmuştur. Trakyanın ticarete atılmasından sonra kurulan kent iki doğal limana sahip olmasından dolayı bütün çağlarda önem kazanmıştır. Perinthos’un kuruluş efsanesinde Herakles (Herkül)ve elinde meşalesiyle Artemis yer alır. Bu nedenledir ki İ.S.2. yy.dan sonra ismi HERAKLEİA olarak değişir. (Anadoludaki bütün Heraklia kentleri günümüzde Ereğli olarak adlandırılmıştır. Örneğin: Konya Ereğlisi ve Karadeniz Ereğlisi).
Kuruluşundan kısa bir süre sonra İ.Ö.570 yılları civarında Selymbria (Silivri) koloni kentini kuran Megalılar Perinthos’u ele geçirmek ister. Ancak başarılı olamazlar. Bu sırada doğudan gelen başka istilacılar vardır. Pers kralı Dareus İ.Ö.514-513 yıllarında Tuna’nın kuzeyindeki İskitlere karşı yaptığı seferi sırasında Trakya’yı Pers hakimiyeti altına alır. Bu sırada Perinthos’ta Pers egemenliğine girmiştir. Perslerin İ.Ö. 476-475 yıllarında Kimon tarafından yenilgiye uğratılarak Trakya’dan çekilmelerinden sonra Perinthos yeniden bağımsızlığını kazanır.
Bu tarihten Makedonya saldırısına kadar kent hakkında fazla bilgi yoktur. Makedonya kralı II.Philip Heraion Teichos’a (Bu günkü Karaevli köyü altı, Çitlenbik deresinin denizle birleştiği alan) kadar olan bölgeyi Odyris Kralı Kersepleptesi yenerek zaptetmişti. İ.Ö.341 (Karaevli altında 1997 yılında Tekirdağ Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazıda bulunan kıralın büyük bir olasılıkta Kersepleptes olduğu tahmin edilmektedir.) II. Philip Perinthos’u kuşatmasına rağmen, bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak II.Philip’in oğlu Büyük İskender daha sonra Perinthos’u egemenliği altına almıştır. Perinthos’ta Büyük İskender döneminde (İ.Ö. 336-323) darphane kurulmuş, Büyük İskender bu darphanede kendi adına sikke (madeni para) bastırmıştır. Daha sonra kent Romalıların müdahalesiyle bağımsızlığını kazanmıştır.
İ.Ö. 72 yılında Orta Karadeniz kıyılarına hakim olan Pontus kralı Mithridates batıya doğru ilerlemiş bir çok batı kentlerini ele geçirdikten sonra Perinthos’u da kuşatmış ancak almayı başaramamıştır.
İ.S. 19 yılında Roma İmparatoru Tiberius Trakya’ya Vali göndermeye başlamıştır. Böylece Trakya Romaya bağımlı bir devlet haline gelir. İ.S.46 yılında İmparator Cladius, Trakya kraliyet sülalesini bertaraf ederek Roma eyaletini kurar. Roma döneminde eyalet valisinin ikametgahı perinthos’tur. Kapsamlı bir ticaret ve gelişmiş ekonomisiyle büyük sahil yolu üzerindeki konumu ve limanları ile Perinthos Marmara denizinin kuzey kıyısındaki en önemli koloni kentidir. Askeri açıdan çok önemlidir. Özellikle üzerinde bulunduğu yollar sayesinde önemi artmıştır. Roma çağında “Viva Egnatia” adı verilen ve Adriyatik kıyısındaki Dyrrachium’dan başlayıp Byzantion’a (İstanbul) ulaşan sahil yolu ile Singidunum’dan (Belgrad) başlayıp Perinthos’ta sona eren ordu yolu üzerindedir. Romalı askerler Marmara’nın Güney Sahillerine Perinthos’tan kalkan gemilerle ulaşmaktadırlar.
İ.S.196 yılında Roma İmparatorluğu ile Byzantion arasında çıkan anlaşmazlıkta Perinthos Romanın saflarında yer almıştır. Çıkan savaşta Byzantion yenilince Roma İmparatoru Septimus Severus Byzantion’u köy statüsüne indirerek eyalet merkezi olan Perinthos’a bağlamıştır. Bu savaş anısına Septimus Severus Büyük bir heykelini Perinthos’a diktirmiştir. Bu dönemde Perinthos oldukça hızlı gelişmiştir.
İmparator Aurelian’ın ölümünden sonra (İ.S. 3 YY.) Perinthos’un ismi Heraklia (Herakles’in Kenti) olarak değiştirilmiştir. Daha öncede belirttiğimiz gibi bütün Heraklia kentleri bugün EREĞLİ olarak anılmaktadır.
İ.S. 4-5. YY.da Heraklia halı dokuma yeri olarak ün salmıştır. Roma İmparatorluğunun İ.S.395 yılında ikiye ayrılmasından sonra başkentin Kostantinapol olmasıyla önemini giderek yitirmeye başlamıştır.
Bizans İmparatoru Anastasius (491-5189 Justinianus 8527-565) zamanlarında Heraklia büyük bir onarım ve yeni yapılaşma yaşamış ve bir kez daha önem kazanmıştır. Bu dönemlerde Perinthos’un dini bir piskaposluk merkezi olduğu yazılı kaynaklardan öğrenilmektedir. Ayrıca Dr.Nuşin Asgari ve Tekirdağ Müze Müdürlüğü tarafından yapılan sur içi kazılarında bu döneme ait iki büyük Bazilikanın bulunmasıyla bu durum yazılı belgeler ve kalıntılarla birlikte kanıtlanmıştır.
4.5 ve 6. YY. da kentin nüfus yoğunluğunun çok olduğunu belirleyen bir başka belgede, yine son yıllarda Tekirdağ müze Müdürlüğünce saptanan ve bir kısmında kazı yapılan kaya mezarlarıdır. Zeminin kumtaşı olması nedeniyle Marmaraereğlisinin kuzey doğu ve batı kesimi o dönemde büyük bir mezarlık alanı olarak kullanılmıştır. Bu dönemde Perinthos’un su sorunu, bu gün Veliköy beldesinin güney doğusunda yer alan Çukurçengel su kaynaklarından elde edilen suyla sağlanmıştır. Su kaynaklarının bulunduğu bölgede havuzlar ve kanallar yaparak sonra da pişmiş topraktan yapılan su künkleriyle su Perinthos’a kadar taşınmıştır. Bu gün dahi Marmaraereğlisinde iki adet çeşmenin suyu bu su kaynaklarından gelmektedir.
Bugünkü yoğun yerleşmenin altında kalan antik şehir çok büyüktür; Sadece Akropolün uzunluğu yaklaşık 1.5 km.’yi, genişliği 500 m’yi aşmaktadır. Doğu – Batı doğrultusunda uzanan yüksek bir yarımada olan bu Akropol’ün kuzeyinde Perinthos koyu ve limanı, kuzey batı eteklerinde ise yaygın bir aşağı şehir kesimi ve bu şehri kuzeyden geniş bir Nekropol alanı çevreler. Akropol’ün kuzeyi ve batısını, bir de aşağı şehri çevreleyen surlar Perinthos’un en belirgin kalıntısıdır. Akropol’ün1/3’ü askeri bölge içinde kalmaktadır. Akropol’ün güneyinde Bizans kaya mezarları yer alır. Kuzey doğuda Mola Burnu içinde yer alan limanın içi bugün dolmuş ve sığlaşmıştır. Burundan çıkan dirsekli mendireği ise denizin içinden Kılkaya Fenerine kadar izlemek mümkündür.
Akropol’ün üzerindeki antik yapıları doğudan batıya sıralayacak olursak Mola Burnu’nun kuzey yamacında tonoz geçitli bir tuğla yapı kalıntısı, Akropol’ün güney yamacında bir tiyatro yeri, ortalarında bir yapının çift tonozlu terası, batı ucunda büyük bir Bizans Kilisesi’nin kalıntısı, güney batı yamacında ise Bizans yapı kalıntısı görülür.
Marmaraereğlisi Koyunu kuzeyden Kamara dereden başlayarak şehri bir yarım ay şeklinde Nekropol çevirmektedir. Bu Nekropol’de arkaik çağdan itibaren Bizans çağı içlerine kadar uzun bir zaman süresince çeşitli tipte mezar stelleri, lahitler, mezar sunakları ve mezar anıtları kullanılmıştır. Bunlardan ortaya çıkarılanlar Tekirdağ Müze Müdürlüğü’nde ve Marmaraereğlisi içinde yer alan açık hava müzesi olarak ayrılan alanda koruma altına alınmışlardır.
Şehrin kuzey batısındaki düzlükte antik su yolu kalıntısı ve Osmanlı su terazisi ile çeşme şehrin İstanbul girişindeki yolda toprağın yüzeyinde izlenebilen antik duvar kalıntıları da yer almaktadır.
Aşağı şehir surlarının üstünde inşa edilmiş olan “Konstantin’in Evi”olarak adlandırılan Konstan evi Rum Evi bulunmaktadır.
Evin güneyinde Akropol’ün hemen altında yaklaşık 220 m. uzunlukta stadion yer almaktadır.1986 yılında yapının Krypthoportikus denilen alt geçidin anıtsal giriş kapısının yeri tespit edilmiş ve 1987 yılında yapılan kurtarma kazısıyla da ortaya çıkarılmıştır. Akropol tepesinin kuzey yamacında St. George Kilisesi bulunur.
Marmaraereğlisi’ndeki taşınmaz kültür varlıkları Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.1.derece Arkeolojik sit alanları yeni yapılanmaya kapalı olup 2.ve 3. derece arkeolojik alan ilan edilen bölgelerde Müze denetiminde inşaat yapılmaktır.
Tekirdağ ile Marmaraereğlisi arasında bulunan ve Marmaraereğlisine 5 km. uzaklıkta Toptepe Höyüğünde yapılan kurtarma kazısında önemli buluntular ortaya çıkarılmıştır. Eski bir yerleşim yeri olan Toptepe’de Tekirdağ Müze Müdürlüğü ve İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Prehistorya bölümünden Doç.Dr.Mehmet ÖZDOĞAN ile birlikte yapılan kurtarma kazısında Kalkolitik çağa ait önemli veriler bulunmuştur.
Marmaraereğlisi Trakya’nın Efes’i durumundadır. Toprak altındaki şehir ortaya çıkarıldığında turizme büyük hizmet edilmiş olacaktır.
Marmaraereğlisi’nin kuzeyindeki düzlük ve sırtların üzerinde 8 tümülüs bulunur. Çoğunlukla sivri konik biçimli olan ve yığma tepelerin çevresinde krepis yoktur. Hiç birinde (Tümülüs) mezar odası görülmemekle beraber, hemen hepsinin üzerinde ellenmiş olduklarını belirten büyük ya da ufak göçmeler bulunmaktadır. Tümülüsler kuzeyden güneye, deniz kıyısına dikey üç sıra halinde dizilmişlerdir.
Batıdaki sıra; Kukunartepe, Kalemistepe, ortadaki sıra; Çiçeklitepe, Yılmatepe, Miltepe, Doğudaki sıra küçük Metristepe, Büyük Metristepe ve Bekçitepedir.
Çorlu yolu üzerinde Omurca çiftliğinde Rumlardan kalma büyük bir şaraphane, kilise ve sarnıç yer almaktadır.
1876-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında kısa bir süre bölge Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Teşkilatlı limanı ve feneri olan Ereğli’ye İstanbul’dan “İdare-i Mahsusa” vapurları düzenli sefer yapıyorlardı.
Balkan savaşında (1912) Bulgar işgali sırasında, bölge halkı zorlu günler geçirmiş,ancak hemen sonra M.Ereğlisi ve Tekirdağ kıyılarına çıkarma yapan Osmanlı ordusu, Bulgarları geriye püskürtmüştür. 20 Temmuz 1920 günü sabahı, İngilizlerin himayesindeki Yunanlılar, Ereğli ve Tekirdağ kıyılarına çıkarma yapmışlardır.
İstiklal Savaşında “Trakya-Paşaeli Mudafaa-ı Hukuk Cemiyeti” düşman işgalinden kurtulmak çabalarını sürdürmüştür. Anadolu ‘da Büyük Taarruzun başlaması ile , Türk Ordusunun önünden kaçan çok sayıda Rum, deniz yoluyla Ereğli’ye gelmiş, daha sonra Çorlu’ya geçerek Yunanistan’a gitmişlerdir. Nihayet 1922 yılında tekrar Türklerin eline geçmiştir.
Marmaraereğlisi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Tekfurdağı (Tekirdağ) sancağının kazası halindeydi.
Eski Ereğli (Gümüşyaka) , Sultanköy ve Çeşmeli’ deki büyük çiftliklerde, Balkanlardan gelen göçmenler iskan edilmiştir. Böylece bu göçmenlerin yerleşmesi sonucunda M.Ereğlisi bir gelişme göstermiştir.
Marmaraereğlisi 1940 yılına kadar, köy statüsü durumundaydı. Bu tarihten sonra 7 köyün birleşmesi ile (Çeşmeli, Eski Ereğli, Sultanköy, Şahpaz, Türkmenli, Yakuplu, Yeniçiftlik) Çorlu ilçesine bağlı nahiye haline getirilmiştir.
Marmaraereğlisi 16.6.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla ilçe olması kabul edilmiştir.
İlçe merkezi üç mahalle (Muhacir, Cedit Ali Paşa, Dereağzı Mahalleleri), iki belde (Yeniçiftlik beldesi) ve üç köyden meydana gelmiştir.
Marmaraereğlisi’nde biri ilçe merkezi, iki de kasaba (Yeniçiftlik, Sultanköy) olmak üzere üç belediye teşkilatı vardır.
Tekirdağ iline 40 km uzaklıkta olan Marmara Ereğlisi, Tekirdağ ilinin en doğuda yer alan ilçesidir. Kuzey ve batıdan Çorlu, doğudan İstanbul ilinin Silivri ilçesine komşudur. Güney yönden ise Marmara Denizi ile sınırlıdır. 183 km² yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin en küçük ilçesidir.
M.Ereğlisi, Trakya kıyılarından Marmara’nın içine doğru uzanan bir burnun ucundadır.Daha ilk bakışta göze çarpan iki önemli özelliği vardır. Bunlardan ilki doğusunda yer alan çapı 1600 metreye yaklaşan ve daireye yakın güzel bir tabii koydur. Öteki kıyıları sellerin ve akarsuların taşıdığı topraklar ile yüzyıllar boyunca sağlaşmıştır.
İlçe arazisinin büyük bölümü, alçak düzlüklerden oluşur. Kıyı boyunca genellikle doğal kumsallar yer alır. Kıyı çizgisinden sonra 20 metreye kadar yükselen iki kıyı taraçası sıralanır. Nihayet daha geride 100-150 m. yükseklikler arasında aşınım düzeyi başlar. İlçenin en yüksek kesimi, batıda Çeşmeli Köyü ve çevresidir. Burada Sarıyer tepe (161 m), Pazarlı tepe (154 m) başlıca yükseklikleri oluşturur.
İlçede en fazla kahverengi orman toprağı ile kızıl renkli topraklar yaygındır.
Yıllık sıcaklık ortalaması 13.5 co dir. Yaz mevsiminde sıcaklık ortalaması 22 Cº civarındadır. Kış mevsimi Trakya’daki bir çok yerden daha ılık geçer. Kar yağışlı gün sayısı fazla değildir.
Yıllık yağış ortalaması 580 mm. civarındadır. Yağışlar daha çok kış aylarında toplanmıştır. Yaz aylarında güney batı doğrultulu lodos rüzgarı, kısa süreli ani sağnaklara neden olmaktadır.
Marmaraereğli gerek karayolu, gerekse deniz ulaşımı bakımından önemli bir coğrafi konumda yer almaktadır. Roma İmparatorluğu döneminde, başkent Roma’yı doğuya bağlayan “Via Egnatio” yolunun buradan geçtiği tarihi belgelerden anlaşılmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında, İstanbul’u Belgrat’a bağlayan karayolu, Çorlu’dan sonra sahildeki Ereğli’ye inerek, buradan Yedikule üzerinden İstanbul’a ulaşmaktaydı. Diğer bir önemli yol olan İstanbul-Selanik yolu, Topkapı-Yarımburgaz üzerinden Ereğli’ye gelmekte ve daha sonra iç kesime yönelmekteydi. Ereğli aynı zamanda, deniz ulaşımı bakımından da stratejik bir öneme sahiptir.
Ereğli Limanının tarihin hemen her dönemimde gerek ticari, gerekse askeri amaçlarla yoğun biçimde kullanıldığı bilinmektedir. Bu nedenle yakın yıllara kadar buraya, İstanbul’dan düzenli vapur seferleri yapılmaktaydı. Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşı yıllarında defalarca tahrip edilen liman, 1942 yılında askeri amaçla onarılmış, 120 metre uzunluğunda yeni bir liman inşa edilmiştir. Ayrıca özel sektöre ait bir liman mevcuttur. Marmaraereğlisi’ne İstanbul ve Tekirdağ’dan, D-100 ve D-110 karayollarını kullanarak kısa sürede ulaşmak mümkündür. İlçenin, Türkiyeyi Avrupa’ya bağlayan yolun üzerinde olup, İstanbula 98 km. Tekirdağa 40 km. mesafededir. 14 km’lik bölümü yüksek standartlı, Seymen yolu olarak nitelendililen toplam 30 km. karayolu ile Çorlu’ya ulaşılmaktadır.